“WOMAN AT WAR”

Kategori:

 

 
 YÖNETMEN Benedikt Erlingson     TÜR Macera, Drama
 OYUNCULAR Halldora Geirharos- Johann Sigurarson    ÜLKE  İzlanda
 YAPIM YILI 2018    SÜRE  120 dk 
 ÖDÜLLER Cannes Film Festivali En İyi Senaryo, Montreal Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu     IMBD PUANI  7.4 
 IMBD LİNKİ https://www.imdb.com/title/tt7279188/?ref_=tt_mv_close
 DİKKAT : SPOILER İÇERİR

 

Filmin açılış sahnesinde Halla’yı bir dişi Rambo olarak görüyoruz. Halla, küresel dünyadaki kapitalist oyunlara seyirci kalmak yerine tek başına eylemler yapan bir aktivisttir. Reykjavik’e oldukça uzak bir alanda dev elektrik direklerine okuyla atış yaparak bir çelik fabrikasına giden elektriği kesmeyi ve bu eylemiyle Amerikalı ve Çinli kapitalistleri İzlanda’ya yatırım yapmaktan caydırmayı amaçlamaktadır. “Yapılacak yatırımın menfaati ülke içinde ve dışında birilerinin cebine gider, ekolojik bedelini orada yaşayanlar öder” gerçeğini gayet iyi bilmektedir. Eylem sonrası kaçışı Hollywood aksiyon filmlerini aratmayacak kadar başarılı anlatılmış. Zaten filmin başarılı olduğu noktalardan biri, verilen mesajları sıkıcı olmadan aksiyon filmi izliyormuşuz gibi seyirciye aktarabilmesinde yatıyor.

Halla, eylemleri sırasında iki kişiden destek alır. Tek başına yaşayan, kırsalda hayvancılıkla uğraşan, ilk kaçışı sırasında onu saklayan, sonra aralarında sıkı ve samimi bir dostluk, dayanışma hissi gelişecek Sveinbjörn isimli çitçi ile kamuda görevli Baldvin. Baldvin her an yakalanma korkusu taşımakta, Halla’nın bir manifesto yayımlayarak eylemlerine artık son vermesi gerektiğini düşünmektedir. Hükümet ve ve Amerikanın gönderdiği CIA ajanları “Dağların Kadını” isimli eylemciyi her yerde aramakta, Halla’nın etrafındaki çember giderek daralmaktadır.

Heyecanlı açılış sahnesinden sonra, Halla’nın ne yaptığını, işini öğreniriz. Aslında amatör bir müzik topluluğunun hocası, koro şefidir. Yaptığı eylemlerle gündem oluşturan, küresel sermayeyi tedirgin etmeyi başaran Halla, bundan sonra ne yapacağı konusunda ikilem içerisindeyken beş yıl önce müracaat ettiği çocuk bulma bürosundan çağrılır. Annelik yapabileceği 4 yaşında, Nika isimli Ukrayna’lı bir kız çocuğu bulunmuştur. Nika’nın anne ve babası Rusya’nın çıkarttığı iç karışıklıkta ölmüştür. Anneannesi ile kalmakta olan Nika, onu da kaybedince kimsesi olmadığı için evlâtlık olarak verilmesi gündeme gelmiştir. Bürodaki görüşme sırasında, görevli Halla’ya Nika’nın bir fotoğrafını verir. Son derece güzel ve sevimli kıza daha ilk bakışta annelik duyguları canlanır Halla’nın. Büro, yedek vasi olarak Halla’nın kız kardeşinden bir imzalı onay getirmesini talep eder. Halla kız kardeşine gittiğinde, kardeşinin tıpa tıp ikizi olduğunu öğreniriz. Kız kardeşi yoga dersleri veren, kişisel gelişimi için iki yıllığına Nepal’e gitmeyi planlayan, Halla’nın idealist dünya görüşünü paylaşmayan, farklı karakterde biridir.

Halla, bir yandan giderek daralan çemberde eylemlerine devam ederken, diğer yandan da Ukrayna’ya gidip Nika’yı getirmeyi planlamaktadır. Manifestosunu yayınlayıp Nika’nın yanına gideceği sırada yakalanır. Tam şimdi ne olacak, Nika’yı almak için Ukrayna’ya gidemeyecek diye seyirci olarak gerilip üzülürken, filmin senaryosunda da imzası bulunan yönetmen Benedikt Erlingsson harika bir çözüm bulur. Hapishaneye guru kıyafetiyle Halla’yı ziyarete gelen ikiz kardeş onu ikna ederek, Halla ile yer değiştirir. Halla kardeşinin yerine geçerek hapishaneden çıkar ve Nika’yı getirmeye gider.

Filmin Önemi ve Hatırımda Kalan Sahneler: Halla kişiliğinde yaratılan aktivist karakter, sıradan bir hayatı varken sessiz, duyarsız, farkındalığı olmayan veya olsa da harekete geçmemeyi, pasif kalmayı seçen çoğunluğa (sadece İzlanda’daki değil tüm dünyadaki insanlar için geçerli); inandığı, doğru bildiği şeyleri yapma konusunda bir yol açar. onların yüzüne adeta bir tokat indirir. Eylemlerini yapmak için katlandığı sıkıntılar çoğu insanın yapabileceği şeyler değildir. Yönetmen, Halla’nın kişiliğinde bir kişinin bile ne kadar etkili olabileceğini gösterir. Halla, özel yetenekleri olan bir Hollywood süper kahramanı değildir. Seyirciyi gerçeklerden uzaklaştıran fantastik masallar anlatmamaktadır. Kendine ve insanlığına inanan, saygı duyan biri olarak sahile vuran deniz yıldızlarından birini suya atarak yaşatmayı tercih etmekte, bizleri de aynısını yapabileceğimiz konusunda yol göstermektedir. bu yol meşakkatlidir ve rahatımızı bozmamızı gerektirmektedir. Halla süper kahraman değil, gerçek kahramandır zor yolu seçtiği için. Hep çözümü başkalarından bekleyen, rahatını bozmayan, hiçbir taşın altına elini sokmayan bizlerin Halla’dan öğreneceği çok şey var.

Filmde müzik adeta bir karakter olarak çok etkili kullanılmış. Kustarica filmlerini hatırlatan üç İrlandalı müzisyen, önce Halla’nın etrafında gittiği, geçtiği yerlerde görünüyor. Daha sonra, Nika ile birlikte yerel kıyafetlerle türküler söyleyen üç Ukraynalı kadın da onlara katılıyor. Yönetmen, İrlandalı müzisyenler ve Ukraynalı türkü söyleyen üçlü koro ile müziğin, sanatın evrenselliğine, halkların kardeşliğine, insanların her yerde aynı duygu birliğine sahip olabileceğine güzel bir vurgu yapmış.

Halla’nın Baldvin ile gizli konuşmaları sırasında cep telefonlarını buzdolabının buzluğuna bırakmaları, Halla ile ikiz kardeşinin hapishane sahnesi ve diyalogları, Halla’nın Nika ile Ukrayna’da ilk karşılaştığı, tanıştığı sahneler, Nika ile bindikleri otobüsten sel sonucu inen Halla’ya ve yolculara eşlik eden tüm müzisyenlerin birlikte kadrajda olduğu son sahneler, filmden aklımda kalan unutulmaz sahneler olarak belleğimde yerlerini çoktan aldılar.

 

 

 

Yorum Yap

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Diğer Paylaşımlarım

Benzer Paylaşımlar